Etiket arxivi: Caroline Laurent Turunc haqqında

Caroline Laurent Turunc – Ben

Asi Nehrin Kayıp Kızı!

Sana çok şey anlatmak isterdim ama ağzımı açacak ne isteğim ne de gücüm var.

Sonra düşündüm: Sana ne söyleyebilirim?

Söylesem de söylemesem de senin için bir fark yaratmayacağını biliyorum.

Bu yalancı baharda hor görüleceğimi biliyorum.

Sana neler yaşadığımı, her asrın israfıyla nasıl yaşadığımı nasıl anlatabilirim?

Dilimdeki her kelime bal yerine zehre dönüştü.

Yas tuttuğum her haksızlığın acı tadı ağzıma yerleşti.

Ağlasam mı, gülsem mi, yoksa ölsem mi bilmiyorum.

Acımı paylaşacak kimsenin olmadığı bu dünyada ne diyeceğimi bilmiyorum.

Üzüntü, nankörlük, umutsuzluk ve pişmanlıkla çok iyi arkadaş olduk.

Bu çiçekli dünyada kapana kısılmışım.

Sanki erken doğmuşum ya da boşuna doğmuşum gibi hissediyorum.

Ah, kalbim, ağzımın ne kadar mühürlü olduğunu bir bilsen.

Benim için çok savaştığını biliyorum, umutla dolu olduğunu biliyorum, ama bahar, biliyorum ki zaman geçti ve sevinç de geçti.

Kuşların bile zar zor uçabildiği bu derin mavi gökyüzünde nasıl uçabilirim?

Bu kırık kalbe nasıl kanat takıp uçmasını söyleyebilirim?

Asi Nehri’nin suları kan kırmızısına döndü, dağlardaki kayalar kızıl kıvılcımlar saçıyor,

Ama biliyorum ki bir gün ansızın, göğün efendisi ay bütün karanlıkları aydınlatacak.

Biliyorum ki dünya cesaretini uyandıracak, kuşlar gökyüzünde özgürce uçacak, ağaçlardaki yapraklar yeşerecek.

Uzun zamandır sessiz olsam da unutmadım.
Nasıl gülümseneceğini, nasıl şarkı söyleneceğini ve nasıl neşeyle dans edileceğini.

Çünkü şarkılarım hala kalbimin yalnızlığında bana fısıldıyor.

İnan bana kalbim, bir gün bu kafesi kıracağım, bir gün onu korkunç ıssızlığına gömeceğim.

O zaman seninle sevinç şarabını içeceğim,

Çiçekler gibi şarkı söyleyip açacağım,

Baharda bir kuş gibi.

Vücudum ince ve narin olsa da,
Rüzgarda titremeyeceğim.

Eski çağlarda İpek Yolu’nun geçtiği, yerle gök arasındaki bağların örüldüğü ANTAKYA’nın kızıyım.

Hiçbir acı, hiçbir kayıp hissi beni yolumdan alıkoyamaz.

İşığın Şairi

20/09/2025-Paris

Müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

Aşkı özlemle arayan birinin feryadı olduğu düşünülse de aslında bu çağın evreninin çöküşünü anlatan bir şiirdir.

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc – Gitmeyeceğim!

Gitmeyeceğim!

Yaprak yaprak, geçmişle gelecek arasında dolaştım.

Bütün yıllar su gibi akıp geçti, bütün geçmiş pınarlar dökülüp dağıldı yere.

Kollarım birbirine dolandı, ayaklarım büküldü.

Ne mutluluk, ne gülümseme, ne de mutsuzluk yüzümden aktı.

Kader gülmedi, sevdiğimin cennet bahçesinde tek bir çiçek bile açmadı.

Neşeli bir günden eser kalmamıştı.

Oysa insan, küçücük bir mutluluktan daha fazlasını ne isteyebilir ki?

Ah, ah. Sensiz, bensiz hayatın ne anlamı var?

Kader ağzımı kan gölüne çevirdi.

Kimseye, hiçbir şeye nasıl kızabilirdim ki?

Bilirsin ki, su olmadan nehir akmaz…

Kaderin gülümsemesi olmadan, sevdiğimin cennet bahçesinde rengarenk çiçekler açamaz.

Bütün bu acı tek bir cümleyle nasıl anlatılabilir?

Geçmişin acı dolu lanetlerini temizlemeden;

Sinekler hâlâ her kafanın üzerinde düşüncesizce vızıldarken,

Suçluyu aramanın ne faydası var? Her kafesten elini çekmenin ne faydası var?

Ah, ah, zavallı ruhum arafta asılı kalmış gibi.

Ne kadar çok düşünürsem, her yükseklikten o kadar çok düşüyorum.

Yoksa en büyük günahkâr ben miydim?

Sanki bütün dağlar çığlık çığlığa üzerime çökmüş gibiydi.

Öyleyse, ben değilsem, kafes değilse, asıl suçlu kimdi?

Belki de tek suç geçmişin kibirli dillerindedir,

anlamsız gözyaşlarını nehirlere dökenlerde, aşk gözlere düşerken…

Baharın hüznü her burnun ucundan yıllara fışkırmıştı.

Talihsizlikler kör bir pınar gibi okyanuslara aktı…

İsyan etmemek mümkün mü?

Söyle bana, mümkün mü?

Teyakkuzun yorgunluğu sönsün,
Gizli bir dünyanın sevinç seslerinde boğulsunlar…

Her aşk bahçesi çiçek açsın,
Üzüntüler ve yorgun yürekler güllerle dolana kadar çırpınsın,

Kuru dallardan ne hayır beklenebilir ki?

Mutluluk ve aşk her yerde yok olduğundan beri, hiçbir bülbül gül koklamadı.

Hiçbir yabancı gelip bülbüllerin gözlerini nazik bir elle silmemiştir.

Hangi duvara bir parça aşk, ruh veya mutluluk asılabilir?

Ey sevgili,

Kadere diyorum ki: Sessiz ol, kalk, keder tozunu silkele…

Ben her zaman seninleyim.

Sen mutluluk için yaratıldın, bu yüzden asla gelmeyeceğim deme. Ruhum uzun zamandır sessizce seni bekliyordu.

Dedi ki:

Kim hayatının geri kalanını beklentisiz paylaşmak ister ki?

Dedim ki:

Senin için burada kalacağım,

Gelgitleri aşan vahşi bir aşkla dolu kalbimin iskelesinde.

İsterlerse yıldızların parlaklığını söndürsünler, ta ki her zerrem eriyip gidene kadar.

Senin bir bakışın bile yolumu aydınlatmaya yeter.

Bahar buketleri uykularından uyanana kadar bekleyeceğim.

Bak, geride bıraktığım özlemi bırakıyorum,

Her şiddetli sonbahar rüzgarı kulaklarımda yankılansın.

Gitmeyeceğim; aşkımın azabının közleriyle yıkasınlar beni.

Gitmeyeceğim.

Gitmeyeceğim.

İşığın Şairi

11/09/2025-Paris

Müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

Aşkı özlemle arayan birinin feryadı olduğu düşünülse de aslında bu çağın evreninin çöküşünü anlatan bir şiirdir.

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc

Sevgiliye Özlem !

Merhaba, merhaba, sevdiceğim merhaba.

Nasılsın? İyi misin? Umarım çok iyisindir.

Dün Yusuf Amca’nın oğlu beni görmeye geldi. Karısı ona, “Gittiğimden beri sana yazmadığım için bana kızgınsın,” dedi.

Öfkeni anlıyorum canım, ama mektup yazmakta pek iyi olmadığımı biliyorsun.

Söyle bana,

Anlamsız günlerimi, gecelerimi sana nasıl anlatayım? Seni daha fazla üzmeye hakkım yok.

Biliyorsun kendimden bahsetmeyi pek sevmem ama yine de sana birkaç kelime yazmaya çalışacağım.

Şimdi söyle bana, hangi elimi kullanmalıyım? Mesela , “Hangi renk mürekkebi tercih edersin?”

Ah, oh, aşkım, inan bana, uzaktan yazmak hiç de kolay değil.

Bu dar, penceresiz yerden sana kendimin hangi yanını anlatmalıyım?

Cehaletin ışığa galip geldiği bir zamandan mı bahsetmeliyim?

Açgözlülüğün bizi anlamsızca tükettiği bir zamandan mı bahsetmeliyim? Farelerin özgürce dolaştığı bir karanlıktan mı?

Söyle bana, nereden başlasam?

Çantada sadece sararmış bir yaprak var,

Söylenmesi gereken her kelimeyi bu yaprağa sığdırmalıyım.

Tekrar yeni baştan merhaba sevdiceğim.

Biliyor musun? Aç çocukların sesi hâlâ kafamda yankılanıyor, ruhumda iyileşmeyen bir yara.

Mesela köyümdeki her evin bahçesindeki susuz karanfillerin susuzluğunu hiç unutamadım

Söyle bana sevdiceğim . Söyle bana: “Hangi zarif sözleri seversin?” “Ama tanıdık olsunlar; sonuçta uzun zamandır bu konuda cahildim.”

Beni bilirsin, süslü kelimeler konusunda çok beceriksizimdir.

Ah sevdiceğim , güneş ışığının nüfuz edemediği bu yerde benden, sigaramdan ve birkaç fareden başka kimse yok.

Ha, bir de uzun zamandır aklımda tuttuğum, ihtiyacım olursa diye sakladığım birkaç anım daha vardı.

Bana herkesten daha sadıklar

Başımı her yastığa koyduğumda bana sımsıkı sarılıyorlar.

Bilirsin, zor zamanlar sevgi dolu sarılmalar ve anılar olmadan geçmez.

Burada günlerin ne kadar uzun olduğunu söylememe gerek yok.

Hiçbir anın senin yokluğundan daha acı verici olmadığını anlamalısın.

Biliyor musun?

Burada herkes heyecanla gün batımını bekler, bir an önce uykuya dalabilmek, gözlerini kapatarak aydınlık günlerin ve baharın kokusunu içine çekebilmek için.

Ah, neredeyse unutuyordum.

Bahçeye diktiğim incir ağacı büyüdü mü? Ya benekli inek? En son hamileydi. Doğum yaptı mı?

Dedem ve ninem nasıllar?

Gözlerimden akan yaşlar hepinize olan özlemle nehirleri dolduruyor.

Herkesi , herkesi, hatta sokak köşesinde oturup gelip giden çocukları azarlayan o dedikoducu Fatma Teyze’yi bile özlüyorum.

Ne isterdim biliyor musun? Keşke gökyüzü ikiye ayrılsa, durmadan yağmur yağsa, ikimiz de her zamanki gibi sırılsıklam olsak ve ben de yorulmadan ıslak saçlarını tarayıp kokunu doyasıya içime çekebilsem.

Kayıp bir zamanın kanatlarında, her ezilmiş çam ağacı sevgimizden cesaret alsın ve her yere mutluluk saçsın.

Söyle bana, nereden başlamalıyım?

Sevgiyle mi, öfkeyle mi?

Yoksa en güzel selamla mı başlamalıyım?

Yazıyorum, yazıyorum, kendime kendim cevap veriyorum:

Sevdiceğime iyi olduğumu söyle, diyorum nehirde yüzen her yaprağa.

Git ve ona onu ne kadar sevdiğimi söyle diyorum .

Ona beni unutmamasını söyle: Söyle ona, sevdiceğin sensiz nasıl mutlu olabilir?

Ah,ah , gözlerim hep yıldızların parıltısında.

Ay her zaman en yükseklerde bilirsin,

Kadim bir tarihi yok etmemeye özen gösteren bir mevsim gibi ışıl ışıl.

Ah, ah, sevdiceğim

Sırtımda taşıdım hayatımı, sanki bu yetmiyormuş gibi, bütün insanlığın yükünü taşıyorum,

Herkese en derin gülümsemelerle,
Üzgün ​​yüzümü kaldırıyorum,
Gülümseyen yüzümü takıyorum,
Kimsenin bilmediği yalnızlığımda,

Gençliğim, gittiğim yerler, çocukluğum
Hayallerim anlayacak, ruhum şüphe içinde,
Solmuş çiçekler gibi dağılmışım

Söyle bana, söyle! Şimdi sana seni özlediğimi söylesem, bana koşmak için kaç asrı geride bırakırdın?

Tıpkı karanlık bir labirentte mahsur kalan çocuğunu kurtarmak için koşan bir annenin telaşı gibi.

Hadi, tüm sınırları aşalım

Uzaklıklar seni korkutmasın, birlikte gözlerimizi kapatalım, Ben gözlerimi kapattım, şimdi tüm zamanların ötesine geçiyorum.

Sırtımı yasladığım bu karanlık, soğuk duvara rağmen, sanki yanı başımdaymışsın gibi sıcaklığını hissediyorum.

Herkesi görmezden gelerek fısıldaşıp gülüşüyoruz .

Seni nasıl özlüyorum, tıpkı ayın ve güneşin birbirini özlediği gibi, günler geçtikçe senden ayrılığım beni hasret kuyusuna düşürüyor.

Ah sevdiceğim , keşke bütün karanlıklar çöl kumlarını kasıp kavuran sinsi fırtınalara yenik düşse.

Yarını olmayan, imkânsız bir günde yazılmış bir mektubun alıcısına yaşattığı mutluluğu keşke ben de yaşayabilsem.

Keşke “eğerler” olmasaydı, keşke karanlık mutluluğa giden yolun aydınlık olduğunu anlayabilseydi.

Aklıma takılan bir söz vardı, annem hep söylerdi.

Saba rüzgarı bir kere esince, asla durmazmış .

Peki bizim suçumuz neydi?

Doğduğumuzda ölürüz, genç ölürüz ve zaten birer ölüyüz.

İşığın Şairi

01/09/2025-Paris

Müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc

İnsan Olmak !

İnsan, duyguları, düşünceleri, hesaplamaları ve planları olan karmaşık bir varlıktır.

Çoğumuz konuşurken “İnsan olmak zordur!” deriz. Ve insan olmak gerçekten zordur!

Ancak her insanın kısmen kendi mimarı ve tasarımcısı olduğunu unutmayalım. Yenilenmek veya gerilemek, iyi veya kötü olmak kendi iradesindedir

Zihin, iç gözlem yapma, kişisel düşüncelere sahip olma, hayal kurma, set ve varoluş hakkında görüşler geliştirme yeteneğine sahip olsa da, en ufak bir değişiklik veya kışkırtmada kılık değiştirdiğini ve tökezlediğini görebiliriz.

İnsan haklarının ve insan yaşamının doğal yasasının korunması gerektiğini savunurken bile, kendi varoluşunu ve yaşamdaki amacını ifade etmeden geçmez.

Rahimden beri sonsuz travmalar yaşamış etten kemikten bir varlık, çoğu zaman kendi içinde yaşadığı çatışmaları ve dengesizlikleri bastırsa bile, ne yazık ki zarar vermekten kaçınamaz.

Her şeye rağmen, başkalarının derin ve yoğun duygulara sahip olduğunu sıklıkla unutur.

Evet, bir gerçek var, bir insan “üstün” olmalı, ancak bu üstünlük insan türünün mutluluğunu veya varoluşunu yok etmek anlamına gelmez.

Doymak bilmezlik, üstünlük duygusu, güç arzusu ve hırs tetiklenmemelidir. Hırs vicdanı bulandırmamalı, kalpleri karartmamalıdır.

Yeni dünya sistemine baktığımızda, insanlar birbirlerini kolayca sevmeyi bıraktılar, sadece kavga etmek istiyorlar. Kavga ettiklerinde gözleri hiçbir şey görmüyor, etrafındakileri yakıyor ve yok ediyorlar.

Bir ülkeyi veya bir coğrafyayı sarsan yangınlar değildir. En zor şey, küçük yaşta yetim kalmış bir çocuğun yüreğine düşen ayrılık ateşidir.

Her gün sevdiklerinden ayrı olmanın ne demek olduğunu deneyimliyorlar. Çimlere uzanıp parmaklarıyla bulutlara şekiller çizmek yerine, gözleri mutsuzluk ırmaklarına su taşıyor.

Parmaklarının yaralarıyla duvarlara çiziyorlar ne kadar zaman kaldığını, güzel bir yarına ne kadar zaman kaldığını, masum bakışlarının ateş çemberine düştüğünü, alevlerin şüphesiz yarına dönüştüğünü.

İnsanlık her sabah uyandığında panik içindedir; bugün ne olacağını, yarının nasıl yaşanacağını düşünür.

Herkes düşünmeye başladı: “İnsanlar kavga etmekten ve öldürmekten yorulur mu? Ne zaman yüzümüzde özgür bir rüzgar hissedeceğiz?”

Para ve toprak hırsı, güç açlığı, intikam ateşi… Hepsi bir araya gelip bütün güzellikleri yok ediyor.

Sokaklarda çığlık çığlığa koşan insanlar, her binadan yankılanan açlık sesleri, her yerde hüznün yol açtığı çöküşler.

Güzel duygular kin ve nefretin kölesi oldu.

Dünya öyle yanmış, öyle yaralanmıştı ki, kızıllığı gökyüzüne bile yansımıştı. Her coğrafya, yemyeşil doğası ve rengarenk çiçekleriyle, bakmaktan asla bıkmayacağım bir cenneti hatırlatıyordu bana.

Bunların hepsi evrenin dört bir yanındaki coğrafyaların kaderini belirleyen ve “iyi insan” olmaktan uzaklaşanların eseridir.

Ne yazık ki insan olmak kolay değildi.

Vicdan, hırs ve tatminsizlik arasında bitmeyen bir çatışma olduğu sürece insan olamayız; “iyi insan” olmak yerine kötü insan olmaya devam edeceğiz. Kendimizi sevgiden ve sevilmekten mahrum bırakmayı seçtiğimiz sürece, ruhumuzda saklı olan kötülük ortaya çıkacak ve bir daha asla gerçek mutluluğu bulamayacağız.

Başkalarına göre yaşamak ve kin tutmak insanı yavaş yavaş tüketir; kötülüğün yoluna girdiklerinde “iyi insan” olmaktan uzaklaşırlar, başkalarının standartlarına göre yaşamaya zorlanırlar ve kendilerini bulamazlar, varoluşun gerçekliğinden uzak, duygusuz bir yaşam tarzına düşmekten kendilerini alamazlar.

Kısacası,

insan o kadar güzel bir yaratıktır ki Tanrı onu en güzel şekilde yaratmıştır.

İçimizdeki şeytana sağır olmak o kadar da zor değildir. Sadece vicdanımızın sesini dinlemeyi öğrenmemiz gerekir.

Aksi takdirde, görmezden geldiğimiz insanlık yok olmakla kalmayacak, evrendeki her canlı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

İşığın Şairi

06/07/2025- Paris

Müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc – Sen gittin!

Sen gittin!

Anılar beynimde öyle derin çizgiler çizdi ki beni günbegün zehirliyor

Yüceliklerin ve neşeli ceylanların yaşadığı Mevlevi dağlarına sığındım,

Varlığını gizleyen ve yolumdan kaçan sevgiliye ağlıyorum

Kırılmış taze gelincikler gibi köklerimden koparıldım

Hatırlıyor musun sevgili, güzel şeylerden, aşktan ve sevgiden konuşurduk

Geçmişten bugüne her kelime sonsuzluğa akan bir nehir gibiydi

Şimdi her kelimeyle aldatılan sürgün bir kuş gibi, her kelime kınama ve aldatmacayla dolu

Kader bizi bir araya getirseydi, şiirler konuşacaktı, tepeler varlığımızla çiçek açacaktı.

Şimdi tüm engebeli tepeler hiçliğe yuva oldu

Gençliğim geçti, bulut damlalarıyla ıslanmış toprak gibi ıslandım

Sanki birini aşık etmeye zorladım, bunun için cezalandırıldım

“Sabahın erken saatlerinden gün batımına kadar her yere yağan yağmur, sanki sadece sabah toplanması gereken papatyalara ve çiçeklere yağıyordu.

Gün batımına kadar yağmaya devam eden yağmura rağmen gözlerimdeki ateş sönmedi

[Ah] Sevgili, gözlerinin güneşini, elma yanaklarını, ipeksi tenini, ışığı örten o güzel yüzünü benden esirgeme.

Gül rengi yanakların ve kiraz dudakların için hayatımı feda ederim.

Yüzünün güzelliğine uzaktan bakmanın bile en tutkulu aşktan daha güzel olduğunu biliyor musun?

Sabah güneşle buluştuğunda

Gözlerinin, tembel tepelerden toplanan en güzel çiçeklerin kokusundan daha güzel koktuğunu asla unutamam.

Sen yurdundan gideli ben de yolumu kaybettim, gözümün ışığından kaybolanlar gibi, bir daha gönlümü sevindiren bir sabah göremedim.

İşığın Şairi

20/05/2025-Paris

Mənbə və müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc

Ateş ve kül !

Dün seni sarp dağlarda gördüm, Kuzularının peşinden koşan bir çoban kızıydın.

Acının şimşeğinde Gözlerin en soğuk kış gibiydi.

Ellerin kendi topraklarında çiçek açması yasak bir ağacın solukluğunda,

Sanki bir hücreye veya bir liman kentine kilitlenmiş gibi, şaşkın gözlerle özgürlüğünü açacak güçlü bir el bekliyorsun

Yıldızların arasında çığlık attım
Bütün kapılar yüreğimin üstüne yükseldi
Pencereler, taşlar, kum taneleri yüreğimin üzerine yığıldı

Göğsümü dövüp acıyı söküp atmak istedim

Acıyla göğsümden bir et parçası koptu, Sesinin uğultusu ve dudaklarımda rüzgar

Neden? Neden denizin tuzundan ve çölün kumlarında büyüyen zambakların kokusundan mahrumum

Neden çorak bir tarla gibiyim, terk edilmiş, her tohumdan mahrumum?

Neden memleketimin güzelliğini bana hatırlatacak bir gelincik bahçem olmadı hiç?

Yasemin kokan bir yastığım yok, Mutlu çocukluk anılarımı anlatacak hikayelerim yok, Dalları olmayan bir ağaç gibi neşesizim,

Sanki sonbahar sarısına bürünmüş eski bir ahşap merdivenin basamakları arasında sıkışmışım gibi.

Rüzgardan koruduğum kokun,
Derinlere kazdığım keder dizlerimi dövüyor

Gitmek istediğim her yer
Her yer kırık aynalarla dolu

Ağlıyorum, zalim düşmanı arıyorum, kimse umursamıyor, Benden bu kadar nefret eden düşmanım kim?, Bu düşmanlar kim?, Neden kana susamış şeytanlar gibi her yere saldırıyorlar?

Ve size soruyorum, ey her acıyı mutluluğa bağlayan yollar; Defterimde neden bu kadar çok hüzün var?

Peki ya sen, sen, yüzü kimsenin bilmediği sevgilim, yuvamdan güvercin gibi uçan,
Sensiz, evlerin çatılarına yanmış küller gibi dağılırdım

Oysa yüzyıllar önce, sen ateşimi yakan odun değildin, sen bahçemdin ve her harabenin ortasında parlayan güneş ışığıydın

Şimdi nehirlerimi ateşe ve küle çeviriyorsun

Ey sevgili, bu sözlerimi boncuk gibi diz ve onları bir bilezik gibi koluna tak.

Kartal asla bir karıncanın yumurtasından çıkmaz,
Zehirli bir yılan ancak zehirli bir yılandan çıkar!

Ve asla unutma ki sen olmadan, ahiretin tüm acıları gecelerin ardında gizli kalacak. Özgür düşünceye giden tüm yollar zaferin ihtişamıyla aydınlanacak.

Işığın Şairi

14/04/2025- Paris

Mənbə və müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru


Barış isteyen milletlerin savaşa ihtiyacı yoktur

Barış isteyen milletlerin savaşa ihtiyacı yoktur

İnsanlarda duygu, düşünce ve davranış düzeyinde düşmanlık geliştiği gibi, barışçıl duygu, düşünce ve davranış da gelişebilir ve öğrenilebilir.

Şiddet ve barış, tamamen kalıtımla ilgili deneyimler değildir.

Şiddet ve barışın oluşumunda kalıtımdan daha etkili olan sosyal ve kültürel faktörlerdir.
İnsanların yoksulluk baskısı altında olduğu, yeterli yiyecek bulamadığı, sağlıklı konutlara sahip olmadığı, eğitim, sağlık ve istihdam olanaklarının sınırlı olduğu ve toplumun bazı kesimlerinin sosyal güvenceye sahip olmadığı bir yer, barışın sağlanamadığı bir durum yaratır.
Böylece, en korkunç emirleri bile körü körüne takip etme eğiliminde olan insanları kolayca istihdam edebilir

Örneğin, psikoloji ve barış birbiriyle ilişkili temel kavramlardır.

Barışın insan deneyimi olarak ele alınması, psikolojideki en önemli disiplinlerden biridir ve barış psikolojisi olarak adlandırılır. Barış artık dar anlamda savaşın yokluğu olarak tanımlanmıyor.

Barış, önce bireysel olarak, sonra aileyle ve en sonunda kendimizle barış içinde olmayı gerektiren toplumsal ve evrensel bir ihtiyaçtır. Ancak 14 bin yıllık insanlık tarihine baktığımızda sürekli çatışmaların, krizlerin ve savaşların yaşandığı bir dünyada yaşadığımızı görüyoruz….

İnsanların birbirine düşman olduğu bir ortamda, doğru uygulanmayan çeşitli politikalar görmezden geliniyor.
Dolayısıyla dünya barışına katkı sağlayacak, çatışmaları, krizleri ve savaşları önleyecek ve hızla durduracak bir örgütlenmeye ihtiyaç duyuluyor.

İnsanlar arasında yapıcı ilişki olanaklarını ortadan kaldıran ve çatışma durumlarına neden olan etkenler derhal ve titizlikle değerlendirilmelidir.
Şiddeti ve savaşı yaratıcı ve heyecanlı bir macera olarak düşünenlere bunun bir oyun olmadığı nazik ve onarıcı bir şekilde anlatılmalıdır.

Ne yazık ki uzaktan hoş görünen bu maceralar insanlığın yıkımına yol açmış ve açmaya devam ediyor.

Dolayısıyla insan hakları en güçlü şekilde korunmalı, toplumsal yaşam insanlaştırılmalı ve insanlar tevhid inancıyla donatılmalıdır. İnsanın iç ve dış dünyasının huzursuz, kaygılı, baskı altında veya hadım edilmiş olması çok kolaydır.
Böyle durumlarda öfkelenenler kayıpla oturur ve şiddet, çatışma ve savaşın çıkacağı bir noktaya gelirler.

Bir diğer neden ise insanların ve grupların kendilerini nispeten yoksun ve yoksul hissetme kaygısı taşımaları dır
Bu durumdan faydalanmak isteyen savaş çığırtkanları sürekli olarak iç ve dış düşmanlar yaratmaya çalışırlar.
Çok geç olmadan, evren hala yaşanabilir ken, belki de koşullar iyileştirilir ve birlik ve dayanışma sağlanırsa, savaşların yolu önlenebilir.

Çünkü insanlar birbirlerini tanımadıkları için değil, birbirlerini yanlış ve dürüst olmayan bir şekilde tanıdıkları için düşmandırlar.

Kalıcı olarak uygulanacak yöntem, Barış ile ilgili dört temel faaliyeti uygulamaktır. Birincisi, barışı tesis etmek. İkincisi, barışı inşa etmek. Üçüncüsü, barışı korumak.

Dördüncüsü, birbirimizin kapısının önüne birlik ve dayanışma tohumları ekmek.

Aslında hepimiz savaşın, sadakatsizliğin, sevgisizliğin ve bazı “olumsuz” durumların cehaletten ve eğitimsizlikten uzak toplumlar tarafından yaratıldığını açıkça anlıyoruz, ancak olumsuzluk yaratan sorunları ortadan kaldırmanın temelini oluşturan temel unsurların ortak çalışmayla eğitim sistemini artırmak ve boş, susuz topraklara patlayıcı dinamit yerine rengarenk çiçek tohumları ekerek başlamak olduğu fikrinden uzağız.

Birkaç örnek vermek gerekirse:

** Milletler atalarının hatalarından ders çıkarmalı ve başarı ve mutluluk yolunda ilerlemelidir. Çünkü başarısızlıkla sonuçlanan bir eylem asla doğru yola götürmez.
Sevgi kavramını geliştirmek ve sağlıklı işleyişini sağlamak için olumlu barış kavramını kabul etmek ve her ırka, her dine ve her millete eşit davranmak gerekir;

** Barış sorunu dinsel anlaşmazlıklardan kaynaklanıyorsa, tüm dinler bir araya gelmeli, farklı kültürler, inançlar ve görüşler arasında anlayış ve hoşgörüyü tartışmalı, sevgi ve saygı içinde birleşmelidir.

** Çocuk doğurma kapasitesine sahip kadınlar, barışçıl bir dünya için örnek alınmalıdır. Çocukları için hayatta kalmak adına girdikleri yaşam koşullarının üstesinden nasıl geldikleri, kendileri ve sevdikleri için hayatı daha iyi ve daha sürdürülebilir kılmak için nasıl insanüstü düşüncelere ve olumlu bakış açılarına sahip oldukları ve böylesine kaotik ve zor bir hayatta komşular ve akrabalar arasında nasıl dengeleyici bir unsur olabilecekleri konusunda örnek alınmalıdır. Kadınlar, milyonlarca insanın tek başına yapamayacağı şeyleri yaparlar.

** Kırsal bir şehirde yaşayan milyonlarca yoksul anne var, 10 çocuğu olsa bile, aynı anda 10’a ulaşabilir ve aynı duyarlılığı yerine getirebilirler
Sırtında bir dağı bile taşıyabilir, yüreği ağlarken tatlı tatlı gülümseyebilir, küçük bir nehirden büyük bir okyanusa su taşıyabilir ve bir nehrin suyu gibi yaşamı bütünleştirebilirler, çocuklarının geleceğe tutunmaları ve insanlığa faydalı bireyler olmaları için gece gündüz sürekli sevgi ve barış aşılamaktan asla yorulmaz

** Ataerkil toplumlar için düşünülemez gibi görünebilir ama bir seferde 20 yavru doğurabilen bir köpeği, ya da yılda 50 milyon yumurta yumurtlayabilen bir kraliçe karıncayı düşünün; bir anne karıncanın, diğer karıncaların yuvalarını gasp etmeden kendi yavruları için nasıl yuva yaptığını, sırtlarında yiyecek taşırken tökezledik lerinde birbirlerine nasıl yardım ettiklerini, diğer karınca topluluklarının yaşam alanlarını bozmadan nasıl hayatta kalmaya çalıştıklarını her gördüğümde insanlığımdan biraz daha utanıyorum.

** Ve bir ağaç düşünün, kökü binlerce kökten oluşmuştur, hepsi farklı yerlerden filizlenip ağaç olmayı beklemektedir, böylece doğa mutlu olsun, güzelleşsin, etrafa güzel kokular yayılsın, evren mutlulukla gülümsesin diye, ağaçların bu mücadelesi sadece kendi yararları için değil, aynı zamanda evrenin bol oksijene sahip olması, minik böceklerin, kuşların ve her türlü hayvanın ve toz zerrelerinin nefes alabilmesi için de geçerlidir ve onlar bunu her gün, gece gündüz hiçbir karşılık beklemeden yaparlar,

** Empati kurmak, insanların duygularını anlamak, düşüncelerini ifade etmelerine izin vermek ve ihtiyaçlarını karşılamak barışın temelleridir.

Evet, barış ve savaş olmayan bir yaşam bu kadar zor olmamalı.

Savaş Severlerin savaşa girmeden önce egolarını ve lider olma isteklerini bir kenara bırakıp, kendi milletlerinin ve diğer ülkelerin haklarını korumak için eşitlikçi bir yaklaşımla hareket etmeleri zor veya karmaşık olmamalıdır.

Devletler, hem kendi içlerinde hem de komşu ülkelerde iç barışı, huzuru ve adaleti sağlamak için üreme yeteneğine sahip varlıkların sevgi ve adalet ölçeğinden yararlanmalıdır.

Güçlü emperyalist ülkeler, tıpkı kendi haklarını ve toprak bütünlüklerini savaşmadan korudukları gibi, diğer tüm ülkelerin haklarını ve toprak bütünlüklerini savaşmadan koruma isteklerini kabul etmeli ve bunu insanlığın refahı ve barışı için yapmakla yükümlü olduklarını unutmamalılar

Çünkü Tarih her zaman göstermiştir ki, hiçbir savaş haklı değildir ve hiçbir savaş dünyanın zaman içinde adım adım ilerlemesini temsil edemez.

Kısacası, başa dönersek, barışın uluslararası sistemde güçlü bir şekilde ilerlemesi ve güçle desteklenmesi gerekir.

Aksi takdirde ne barış ne savaş, hiçbir güç insanlığı birbirine düşürerek, yok sayarak, öldürerek, haklarını gasp ederek barışı getiremez.

Işığın Şairi

Mənbə və müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru


Caroline Laurent Turunc

Hayatın kıyısı!

Kaldırımda yansıyan her gölgeye özlemle baktım

Geçtiğim her nehrin kıyısında bıraktığımız ayak izlerinden seni ve beni sordum.

Attığım her adımda yüreğim sızladı.

Yeşil bahçelerde boş boş oturduğumuz her anı yeniden yaşıyordum

Daha önce hiç tatmadığım birçok tat vardı ağzımda.

Korku ve pişmanlıkla titredim ve bir an için yüzüm, ıssız sokağın alacakaranlığında hiç tanımadığım birinin yüzüne benziyordu.”

İki elimle saçlarımı karıştırdım ve saçlarım tutam tutam döküldü.

Nereye baksam donuk gözler ve yorgun yüzler gördüm.

Güneş şafaktan önce soğudu

Ay geceden kaçıyordu

Sanki hiçbir şey olmamış ve ben hiç kimse değilmişim gibi

Her gökyüzünden yardım istedim, beni ve seni bulmayı umarak, ama yalnızlığın kokusundan başka bir şey bulamadım.

Bunu daha önce bir masalda okumuştum

Bir ağacı kökünden kesersen dalları solar, yaprakları düşer ve kuşlar bir daha asla o dala konamaz.

Büyüleyici ormanlarda yazılan tüm hikayeler rüzgar ve yeşillik olmadan anlatılamaz

Bir nehir su olmadan akamaz

Hayat, dikilmemiş bir ağaçtan meyve bekleyenlere kaderin olumsuz yarasını gösterir.

Boşa harcadığın yıllar seni öfkeli, bitkin bir ihtiyara dönüştürecektir.
Bedenin yaralarla dolu teninden utanır, tamamen kaybolmuşların arasında yaşarsın.

Zihin, tüm kayıtsız kıyılardan uzaklaşmak ve deneyimsizlere tutunmak ister.

Başka bir ben, başka bir sen olmayacağını bilerek

Bir an için, kalp zihne konuşur

Ya her şey bir illüzyonsa?

Ve renkli ışıklar yeni bir tiranlığın başlangıcıysa?

Gerçekten var olduğunu düşündüğümüz her şey yutulmuş.”

Evren diye bir şey yok ve hepimiz sadece bir rüyayız.

Işığın Şairi

21/03/2025-Paris

Mənbə və müəllif: Caroline Laurent Turunc

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc – Vatanım!

Vatanım !

Hiç kimse görmesin diye nasıl süründüğümüzü çok iyi hatırlıyorum.

Sırtımızda 19 güneş taşıyarak geldik

Seyahat etmek bizim için her zaman çok zor olsa da, hiç yorulmadık

Her evren doğumunda kendimizi farklı ellerde bulmaktan hiç yorulmadık, hiç asi olmadık.

Her güneşte ve her farklı elde mutlu olmaya çalıştık

Ayrımcılık yapmadık, sadece kabul ettik ve koşulsuz sevdik

Çünkü sevgi ve saygıyla yaşamayı seviyoruz

Biz ışık insanlarıyız

Akdeniz’in sevgi dolu güneşi altında kıyı insanları

Şimdi bu kıyı bilinmeyene giden bir yerleşim alanı

Daha önce burada ne bir evimiz ne de arkadaşlarımız vardı

Yokluktan yarattık Yeniden inşa ettik

Uzaklık, yokluk bizim için bir yıkım değildi

Ah… ah… ah.. Vatanım!

Şimdi köklerimi söküp yerine kök dikmek isteyenler var

Ödünç alınmış bir zamanda yaşıyorum. “Huzurlu bir hayattan daha büyük hayallerim yoktu.”

Her coğrafyada saatlerin aynı olmadığını nereden bilebilirdim?

Her nehirde akan suyun renginin aynı olmadığını nereden bilebilirdim?

Acı çığlıklarımız arasında, kendi topraklarımıza gelen herkesin oyuncağı olacağımızı nasıl bilebilirdim?

Bu toprağın köyümüzün yıkımı gibi olacağını düşünmemiştim.

Benim ve bizim olan özel dünyamın sonsuza dek kaybolacağını düşünmemiştim…

Yüzyıllardır benim olduğunu düşündüğüm bu toprağın aslında bizim evimiz olmadığını nasıl bilebilirdim!

Köyümü yıkanlar şimdi halkımı da yok ediyor

Kendime şu soruyu sormaktan yoruldum: Burada ne kadar kalacağız? Ve daha neye maruz kalacağız?

Ah, ah… zaman

Gecenin karanlığının senin olduğunu biliyorum

Ama ben gündüzü aydınlatan ışığım

Ve herkes bilir ki gündüz geceden daha güzeldir

Birçok insan Hayfa taşının çayır kuşunun tüyündeki bir su damlası gibi olduğunu bilir,

Biz Akdeniz kıyısının temel taşlarıyız

Artık hiçbir ölüm beni korkutamaz.

Ölümden daha zor bir durum keşfettim: kalıcı. Kararlılık ve cehalet gerçeği yok eder

Ve sana en acı çığlıklarla söylüyorum, istesen de istemesen de, zaman, emin ol ki özgürlük her zaman yaşayacak, yeşil, huzurlu, dünyanın ağaçlarında…

Ve Işığı öldürmeye gelenler kendi çöplerinde, kendi çürümüş zihinlerinde, karanlığın en parlak şekilde parladığı Cehennem’de boğulacaklar.

Ve ben, Cehennem şeytanları tükeninceye kadar Kayıplar Cenneti’nde yok olmaya devam edeceğim.

Işığın şairi

Mənbə və müəllif: Caroline Laurent Turunc

15/03/2025- Paris

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru

Caroline Laurent Turunc – Bakü’de

Kadere karşı gelmek !

Ah Danya, kaderimiz karanlık bir sis gibi her yere akıyor

Ve bir avuç toprağa hapsolmuş köklerimiz gibi, bilinmezliğe doğru dağılıyoruz

Bu nasıl bir kader, sonsuzluk denizine su taşımak gibi, yağmaya devam eden yağmur, düşen her yaprağın izini siliyor

Gül kokulu yollar
Mezar taşlarında sakladığımız sırlar
Korkulara isyan eden şiirler
Kadınların yıllarca türküler söyleyerek büyüttüğü fidanlar
Aşkımızın yetim yalnızlığı
Yeşil nehrin kıyısındaki çiçekler

Seni kaybetmenin kaç kalbi acıtacağını biliyor musun?

Bak, yağmur her çatıya çökmeye başladı, Kaderin çizgileri avucumda , Tırmanıyorum belirsizlik dağına ”

Birlikte, tek bir beden olarak, denizin bütün kıyılarını dolaşırdık

Rüzgar eşliğinde bütün pınarların nefesi olurduk

Şimdi üç taş ocağı ve binlerce terk edilmiş toprak, binlerce susuz nehir ve binlerce gece, binlerce güneş ışığı özlemle kucağıma düşer

Ah vedalar, ah bu utanmaz, küstah vedalar

Sevgilimin kirpiklerinin altındaki karanlık denizde boğarlar beni

Akan bir su vardı, bir saman çöpü çaresizce çırpınıyordu içinde, hatırlıyor musun?

Unuttuğunu söyleme

Tanrı aşkına, ne mücadeleydi!

Yüzünde ne kadar da hüzün vardı

Hiçbir şey söylemeden, düşünmeden çırpınıyordu

Davullar ve çanlar iki unutulmuş insan arasında sessiz çığlıklarla dans ediyordu

Binlerce yüreğin yanan odun gibi yandığını umursamadan

Kader uğruna nar çiçeklerini soldurmaya değer mi?

Bir kuş bir dala konuyor ve binlerce kuşu o dala davet ediyor

Evet, bir dal binlerce kuşa ev sahipliği yapar

Topraklar binlerce büyülü kırkayak ve akrebe ev sahipliği yapar

Neden bu şehri terk ediyorsun?
Neden bizi terk ediyorsun?
Neden iki düşman gibi birbirimizi incitiyoruz?

Bu imkansız yollarda, sen gökyüzündeki ışıksın.

Daha kaç toprak yok olacak senin yokluğunla?

Lütfen kaba ellere aldanma

Her şafak seninle doğmalı
Her karanlık seninle aydınlanmalı

Ve her sıcak gece seninle serinlemeli

Ah, ah Danya

Esaret altındaki bir yaprak köklerini yakar

Nefessiz bırakılan her nefes bizi yıldırmamalı

Her şeye rağmen her yeşillik bir gül gibi açmalı

Kadere karşı gelmek kolay değil biliyorum, seni kaybetmek de kolay değil
Acımı anla, yüreğimi anla!

26/01/2025-Bakü

MÜƏLLİF: CAROLİNE LAURENT TURUNC

P.S. Gel sevgili, …

#carolinelaurentturunc

CAROLİNE LAURENT TURUNÇ

CAROLİNE LAURENT TURUNC

YENİ KİTAB İŞIQ ÜZÜ GÖRÜB

ZAUR USTACIN YAZILARI


>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<

Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana

“ƏDƏBİ OVQAT” JURNALI PDF

“YAZARLAR”  JURNALI PDF

“ULDUZ” JURNALI PDF

“XƏZAN”JURNALI PDF

WWW.KİTABEVİM.AZ

YAZARLAR.AZ
===============================================

<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və  WWW.USTAC.AZ >>>> 

Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93   E-mail: zauryazar@mail.ru