Bu derin mavi gökyüzü kimin?
Neredeyse şafak vaktiydi, uzaktan gölgeni gördüm
Gökyüzü mor kahverengiden maviye dönüyordu…
Biraz daha yürüdükçe kahverengiye doğru siyah bir bulut akıyordu, adı sürgün bulutuydu ve etrafında dilleri kelepçeli yüzlerce insan vardı.
Çok mutlu görünüyordun, sürekli gülümsüyordun
Seni orada gördüğüme pek sevinmedim.
Çünkü yalnızlığın ne olduğunu çok iyi biliyordum
Yalnız büyüdüm, aç ve sefil bir hayat yaşadım
Son kez mavi gökyüzüne baktım.
Bir asırdan fazla uzakta olmasına rağmen sanki uzanıp ona dokunabilirmişim gibi yakın görünüyordu.
Sonra bir kez daha seni hüzünle düşündüm.
Elimi uzatsam sana ulaşabilir miyim?
Kendi kendime konuştum, denemeden bilemezsin dedim
Elimi uzattım ve parmaklarım kurumuş bir yaprak gibi başımın üzerine düştü
Annem ben doğmadan önce bana her şeyin bu kadar zor olduğunu söylememişti. “Bana her şeyin mükemmel olacağını söyledi”
Kendime dokunuyorum, aynaya bakıyorum ve büyüdüğümü görüyorum, tam olarak insan olmasam da insan olduğumu görüyorum.
Peki eğer insansam neden kendime her baktığımda kendimi kendi toprağıma davetsiz gelmiş bir misafir gibi görüyorum?
Üstelik olan biten her şeyin sorumlusu benmişim gibi kendimi cezalandırıyorum.
Her şeyden uzak, korkularla dolu, bulanık bir atmosferin içindeyim sanki.
Uzaktan zayıf bir sesle, “Ya bu deveye bineceksin, ya da bu kızıl toprakları terk edeceksin” diyordu.
Bunu düşündükçe ben de sinirleniyorum. Kaç kişi artık kendi topraklarında yabancı gibi yaşıyor? Ya da kaç kişi bu durumu yaşayıp sessizliğini korudu?
Kâğıda çizilen çığlıklardan bahsetmiyorum, kâğıda çizilen kahkahalardan bahsetmiyorum.
Neden kimse bana cevap vermiyor? Neden bana cevap vermiyorsun?
Kardeş olduğumuzu bana milyonlarca kez söylediğini duydum.
Senin üzüntünün benim üzüntüm olduğunun söylendiğini defalarca duydum.
Ne oldu şimdi? Ben misafir gibi oldum, sen de ev sahibisin. Bahçemdeki gülleri suyla değil kanla sularsın.
Ah, ah biliyorum, biliyorum, üzgün görünenler, soğuk ırmaklardan boğazları şişene kadar su içerler, sonra susuzluktan öldüklerini söylerler.
Dikenli bir yolda yürümemiş bir ayak, diken batmasının ne kadar acı verici olduğunu bilemez.
11/11/2023-Paris.
MÜƏLLİF: CAROLİNE LAURENT TURUNC
Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana
YAZARLAR.AZ
===============================================
<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və WWW.USTAC.AZ >>>>
Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93 E-mail: zauryazar@mail.ru