
Geç kaldığım bir yolculuğa çıkmak üzereydim
Sessizlik kuşu en yüksek sesiyle çığlık attı
Korku gözlerimden akıp yağmura karıştı
Aklıma daha önce hiç düşünmediğim farklı düşünceler geldi.
Gece yarısı aceleyle kapıyı çalan kimdi?
Atalarımın günahkar cehaleti
Neden yakınımda uluyor ve azap diyarının ovalarında rüzgar gibi esiyor?
Alacakaranlığın kanlı çukuruna
Yeşil topraklar diyarından gelen bilinmeyen adam kimdi?
Peki neden gelir gelmez güneşin sararmış altın rengi gölgelerine bakıyor?
Mevsimlerin kavşaklarından geçerken
Rüzgarlar onu buraya mı sürükledi?
binlerce sessiz kanarya
Boğazıma takılmış gibi hissediyorum
Keşke aşk her şeyi konuşabilseydi
Güneye ve doğuya bakan pencereden dışarı baktım ve özlemle dolu bir çift iri ela göz gördüm.
Yıllardır bu gözleri bekliyordum, uzun süre gözlerimi onlardan alamadım.
Siyah saçlı, ela gözlü adam bana doğru yürüyor, Mezopotamya’nın safir sokaklarının tozu hâlâ ayaklarında.
Sahra’nın çılgın akşamlarına doğru uzanan bin bir gece gibi
Rüzgarın devirmeye cesaret edemediği bir dağ gibi
Gökyüzü ve denizin birleşimi
Buluttan akan bir nehir
Ovada yetişen her otun çobanı
bilgeliğin ve yargının varlığı
Gökyüzündeki yıldızların altında kızıl deniz
Hayata dair iyi haberler getiren bir elçi
Sessizliğimin tüm renkleri
Sanki benim ruhum onun ruhuna yüzyıllar önce sahip olmuş gibi.
Sanki onun ruhu benimkine yüzyıllar önce sahip olmuş gibi.
O beni çok iyi tanıyor, ben onu çok iyi tanıyorum, bütün rüzgarlar tanıyor bizi.
Ey beni çiçeklendiren aşkın görkemi,
Adımı ve kalbimin anahtarını verdiğim adam
Ey kaybolan umutlarımın mutluluk kaynağı
Umut dolu gülüşünle erguvan ağaçlarına tomurcuk veren baharım
Elmacık kemiklerine hayran olduğum adam
Güneş batmadan, asker karıncalar yuvalarına dönmeden, göçmen kuşlar nervürlü dallarımda gecelemeden gel gel , seni çok özledim.
Sen kesinlikle tanrı değilsin/Kesinlikle şeytan değilsin
Aşkımızın bir hikayeyle bitmeyeceğini çok iyi biliyorum.
Parlak yalnızlıktaki bir kuşun sessizliği gibi sessizce yaklaş bana.
Bana ellerini ver
Sana yabancı olmayan ellerime dokun
Uzayan gölgen arzunun ve tutkunun salgılarını burnuma getirsin
Hüzün duvarının üzerinden geçen nefesin nefesimden geçsin
Tanrım, ne ağır bir gece, hiçlikle dolu
Sen ve ben ormanda saklanan korkunç uzun bir gölge gibiyiz
Gözyaşlarımızı kuru incir yapraklarının ardına saklamayalım, gözlerimizden akan her gümüş ve altın damlası susuz bakir toprakları sulasın.
Yüzyıllardır tenimin her kıvrımı senin tenine duyulan özlemle yanıyor.
Aşkının gelip beni çocukluğumun çemberinden çıkardığı günü unutalım. Dudaklarımdan gülümsemenin kaybolduğu, kalbimin göçlerinin kaldığı yeri unutalım.
Her bahar yeterince ayrı kalmadık mı?
Bak, çığlık atamıyorum
Günahla cehennem arasında sıkışıp kaldım
Sevgi dokunsun tenimize, saçlarımız birbirine yapışsın.
Göğüslerimiz mutluluktan çığlık atsın
Bilinmeyene doğru akalım,
Ruh’tan sonra beden birleşmeli ve saf kalan her şey
İhtiyaç sahiplerine dağıtılmalı
Dünyadaki acıların oğlu ve kızı olmalıyız
Vadilerin üzerinde uçan bir kartal sürüsü
Asla sonsuz uykuya dalmayan bir prens ve prenses
Bütün yanan mumların ışığını toplayan sonsuz bir ışık sürüsü
Mevsimlere giden her yolu aşkın en saf haliyle aşmalı, yokuşları defalarca tırmanmalı, ufuklara inmeli, tüm varoluş meşum ve vahşi gecemizin hazzıyla inlemeli.
Sen ve ben, biri bilgelik, diğeri sonsuzluk
25/05/2024-Paris
MÜƏLLİF: CAROLİNE LAURENT TURUNC
Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana
YAZARLAR.AZ
===============================================
<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və WWW.USTAC.AZ >>>>
Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93 E-mail: zauryazar@mail.ru