
RUŞANA ALİMOVA
6 Temmuz 2007’de Semerkant viyaletinin Comboy ilçesinin Naimantepa mahallesinde doğdu. Halima Hudoyberdiyeva Adındaki Yara- tıcılık Okulu’nun 11. sınıf öğrencisidir. Bilimsel makaleleri “Kalbin Şarkıları”, “Hayal Dalgaları” kitaplarında; Amerika, Fransa, Kanada, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin dergilerinde ve konferans koleksiyonlarında yayımlanmış.
MUTLULUK VE SEVİNÇ ŞAİRİ
12 Aralık 1909. Kışın hükmü her yeri sarmıştı. Baksıların yurdu olan Cizzah’ta tertemiz bir melek gibi bir bebek dünyaya geldi. Kaşları ve gözleri ceylan gözleri gibi koyu renkliydi. Anne-baba mutluydu. Nihayet, çocuğa isim verme zamanı gelmişti. Tanrı’nın sevdiği, halka faydalı olacak bir evlat olsun diye bebeğe Hamid Alimcan adını verdiler. Hamid Alimcan… Kim bilebilirdi ki, bu yankılanan isim bir gün akademik, şair ve araştırmacı olacak…
Günler günleri, aylar ayları kovaladı. Küçük Hamid en hareketli zamanında, yani dört yaşında babasını kaybetti. Artık genç Alimcan’ın terbiyesiyle annesi Komila ve dedesi Mulla Azim ilgileniyordu. Edebiyata olan ilgisi çocukluğunda kendini göstermeye başlamıştı. Bunun en büyük sebebi, dedesi ve annesiydi. Çünkü onlar küçük Hamid’e çeşitli masallar, destanlar anlatıyorlardı. Okul yıllarında çeşitli şiirler ve destanlar yazmaya başlaması onun yaratıcılığına atılan ilk “sağlam” adımlarıydı. Mutluluk ve sevinç şairi olan Hamid Alimcan sadece şiir yazmakla kalmıyor, gazete ve dergilerde gazeteci, editör olarak da görev yapıyordu. Ancak edebiyata olan sevgisi onu asla terk etmiyordu. Hamid Alimcan, M. Gorki ve V. V. Mayakovski’nin eserlerinden etkilenerek yaratıcılığını sürdürdü. Dedesi ve annesinden dinlediği destanlar, “Semurg'”, “Aygül ve Bahtiyar”, “Diyar”, “Baht” gibi büyük destanla- rın yaratılmasına vesile oldu. Vatan sevgisi ise “Muqanna”, “Cezâ” adlı dramalarında kendini buldu. Büyük şair, akademik ve Özbekistan Halk Şairi Zulfiya ile tanışır ve ona duyduğu aşkla şiirleri daha zarif hale gelmeye başlar. Nihayet, 23 Temmuz 1935’te hayatlarını bir ömür boyu sürecek bağlarla birleştirirler. Merhametli Allah onlara mutluluk ve sevgi meyvesi olarak iki çocuk (bir oğul ve bir kız) bahşeder. Mutlulukları adeta masallardaki gibi mükemmeldi. Fakat “Bir eksik dünya” dedikleri gibi, 3 Temmuz 1944’te Özbek halkı ünlü evladından, Zulfiya sevgili eşinden, çocukları ise şefkatli babalarından ayrılmak zorunda kalır. Sadık Zulfiya, hayatının sonuna kadar çocuklarına hem anne hem de baba oldu. Hamid Alimcan’ın her şiirinde sevgiliye duyduğu saygı ve sevgi yan- kıları hissedilirdi. Şairin “Erik Çiçeklendiğinde” şiirinde bahar, sevgilinin kavuşma hayaliyle iç içe geçmiştir. Ayrıca şairin vata- nına olan sadakati şu dizelerde açıkça görülmektedir:
“İşte sana alem-alem çiçek, gül, Eteğine sığdığı kadar al.
Bunda umud her şeyden de çok Ölene kadar bu ülkede kal.”
Biliyoruz ki Hamid Alimcan hayatını “Kara bir günde doğdum, doğduğum anda boğuldum” sözleriyle tanımlamıştır. Ancak sevgiliyi (Zulfiya’yı) bulduktan sonra bu kara günler ona artık yabancı olmuş, “Her yüreğin bir baharı var” şiirinde bu ifadeye rastlanmaktadır. Hamid Alimcan’a “Mutluluk ve Sevinç Şairi” lakabı verilmiştir. Çünkü her bir şiirinde mutluluk ve sevinç hissedilmektedir. Hamid Alimcan’a bir başka lakap vermek gerekirse, bence “Hayat Mevsiminin Yazarı” denilebilir. Bu unvanın anlamı, onun her şiirinde sadece mutluluk ve saadet imgeleri değil, aynı zamanda hayatın acı gerçekleri de anlatılmaktadır. Bağımsızlık yıllarında, Hamid Alimcan ve Zulfiya’nın anısını ebedileştirmek amacıyla Cizzah vilayetinde Hamid Alimcan ve Zulfiya adında bir yaratıcılık okulu açıldı, ayrıca birçok sokak ve mahalleye de onların isimleri verilmeye başlandı. Bunun dışında, Taşkent şehrinde de onun heykeli dikildi. Hamid Alimcan’ın parlak yaratıcılığı ve tükenmez bilgi hazinesi biz evlatlar için en büyük mirastır. Onları korumak, Üçüncü Rönesans’ın temelleri olan gençlerin elindedir!
Tercüme: Cihangir NOMOZOV
“YAZARLAR” jurnalının redaksiya heyətinin üzvü, Özbəkistan üzrə təmsilçisi.