
DİLNAZE CABBAROVA
3 Nisan 2007’de Sirderya vilayetinin Boyovut ilçesinde doğdu. Halima Hudayberdiyeva Adındaki Yaratıcılık Okulu’nun 11. sınıf öğrencisidir. “Neşe Durağı” (2021), “Duyguların Senfonisi” (2024) gibi şiir kitapları yayımlanmış. Şiirleri “Yaratıcılık Bahçesinden Buket”, “Ruhun Şarkıları”, “Kalp Cevheri”, “Hayal Dalgaları”, “Doğu Yazarlari” gibi koleksiyonlarda ve “Tefekkür ve dünya”, “Yeni Sirderya”, “İrfan ve Gençler”, “Sabah Yıldızı” gazetelerinde yayımlanmış. Kırgız Şairler ve Yazarlar Kamu Vakfı üyesi.
DEĞERLERİMİZ DEĞERLENDİRİLİYOR MU?
İnsanlık, yaşam biçimlerini de beraberinde geliştirerek ilerliyor. Bu biçimler, yüzyıllar boyunca bir bütün hâline gelerek nesilden nesle aktarılıyor. Biz bunlara “değerler” diyoruz. Bu büyük mirasın yükü, omuzlarımızda her zaman bir sorumluluğun var olduğunu ve bu sorumluluğun, gelişim ve yükselişte devamlılığımızı sağlayan önemli bir unsur olduğunu hatırlatıyor. Çevremize iyice bir bakalım. Yılların hızlı akışı, hayatımıza yeni sayfalar eklemekte. Teknoloji ve dijital dünyanın yükselişi, yaşam tarzımız üzerinde belirgin bir etki yaratıyor. Bilgi çağında tüm varlığı kuşatan modernlik kavramı, sadece sanayi ve bilimde değil, yeni neslin zihninde de kendini gösteriyor. Çağın çağrısını hissedip, zaman akışıyla uyumlu olmak ve yarının sorumluluğunu derinlemesine anlamak, döneme uygun düşüncenin bir yansımasıdır. Modernizmin küreselleşmesinin önemi şudur ki; şekillenen yeni katman, düşünce çerçevesini genişleterek tek bir kalıba değil, tüm dünya ile tek bir yörüngeye bağlanır. Ancak toplumun bazı kesimlerinde modernizme yanlış vurgu yapılması, kendi kültürsüzlüklerini bu maskenin arkasında teşvik etme gibi sorunlar da görülmektedir. Bunun sebebi, ahlak, terbiye ve gelenek gibi kavramların yeterince oluşmamış olmasıdır. Peki biz gelenekleri kimden öğreniyoruz? 58 Gelenek, yıllar boyu şekillenmiş ve her birimizin hayatında kök salmış derin bir bilinçtir. Ancak bu kökü herkes farklı şekilde besler. Atalarımızdan kalan kültürel miras, milletimizin başlangıcının ilk görünümü, geçmiş sahnenin aynası olarak kabul edilir. Ne yazık ki, bugün aramızda bu emanete kayıtsız kalma, eski bir kalıntı gibi görme, Batı kültürüne körü körüne öykünme ve bu özelliklerini yenilik kriteri gibi kabul etme anlayışına sıkça rastlanmaktadır. Evet, bazı gelenekler çevre ve toplum değişimi sonucu eskimiş ve kaybolmuştur; fakat tüm değerlere böyle bir tanımlama getirmek büyük bir hatadır. Hayranlıkla taklit ettiğimiz oyunlar ve ritüeller, dilimizden düşmeyen yabancı kelimeler, başka millet mensuplarının tarzına duyduğumuz heves tüm bunlar, diğer halkların değer ve mentalitesinin bizde de bir ölçüde gelişmekte olduğunun açık bir kanıtı olur. Şimdi kendimize soralım, dünya ülkeleri kendi başarı ve yenilikleriyle kültürlerini de dünyaya tanıtırken, bizim akıntıya kapılarak hareketsiz bir şekilde sürüklenmemiz, kendimizi ve kendi özgünlüğümüzü terk etmemiz ne kadar doğru? Resmî törenler ve yabancı misafirlerle buluşmalar dışında, milli kıyafetlerimize, müziklerimize ve değerlerimize arkeolojik bir buluntu gibi bakmamız, düşündüğümüz iki cümlelik fik- rimizi bile düzgün ve saf Özbekçe konuşamamamız, uluslararası başarılarımız, “IELTS” ve sayılarla başımızı dik tutmamız modernlik değil, halkımıza olan saygısızlıktır, bence Değerlerimizi kimden öğreniyoruz? Elbette bu konuda ilk öğretmenlerimiz, bilge büyüklerimizdir. Halkımıza özgü geleneklerimizin hayatımızda yer bulup bilinç ve şuurumuza işlenmesinde onların katkısı büyük. Milli mirasın ilk özü, dünyaya geldiğimiz andan itibaren annelerimizin, ninelerimizin ninnisi ile tüm bedenimize yayılır. Damarlarımızda yeni filizler açmaya başlar. Yaşlıların her na- sihatinde, yılların tozunun kadere işlemiş garip hikayelerinde genç zihinlerde derinlik uyanır, hayatına örnek olur. Ailede büyüklerin sofra başında veya toplantılarda yol gösterici olmaları, kadınlardaki nezaket, erkeklerdeki ciddiyet ve sorumluluk, evlatlardaki saygı ve dayanışma duygusu da gelenek ve değerlerin temelidir. “Yumurta dışarıdan kırılırsa yaşamı sona erer. İçeriden kırılırsa yeni bir hayat başlar.” denmesi de boşuna değildir. Zaman nasıl değişirse değişsin, milli ruhla yetişen, kendini bilen ve içinde yeni bir hayat başlatabilen nesil, kendini dışarıdan kırılmaya karşı korur. Atalarının, ebeveynlerinin sevgi ve bağlılıkla yüreğine yerleştirdiği vatanseverlik, geçmiş ile gelecek arasında denge kurma ve değerleri koruma hissi, tüm ömrünü ve zihnini aydınlatmaya devam eder.
Tercume: Cahangir NAMAZOV,
“Butov Azerbaycan” qəzetinin,
“YAZARLAR” jurnalının redaksiya heyətinin üzvü, Özbəkistan üzrə təmsilçisi.
>>>> ƏN ÇOX OXUNAN HEKAYƏ <<<<
Mustafa Müseyiboğlu adına kitabxana
===============================================
<<<< WWW.YAZARLAR.AZ və WWW.USTAC.AZ >>>>
Əlaqə: Tel: (+994) 70-390-39-93 E-mail: zauryazar@mail.ru